23 Mart 2015 Pazartesi

Ay ve Güneş


Geceleri daha çok sevdiğimi düşünürdüm. Daha aktif olduğum, daha huzurlu olduğum için sanırım. Bu sessiz zamanlarda daha rahat düşünüp daha üretken olabiliyorum evet. Fakat gecelerim son zamanlarda inanılmaz yorucu geçiyor, bir şeyin eksikliğiyle geçiyor.

Hayatımın çoğunu yalnız hissederek, bundan keyif alarak ve bundan gurur duyarak geçirdim. Çevremde insanlar oldu çok fazla insan oldu, asla kendime tamamen yaklaştırmadım. Bu davranışımda biraz korunma güdüsü biraz yeterlilik hissi vardı sanırım. Ailem bunların dışında tabi ki fakat onlara karşıda biraz gizli kaldım hep. Tüm bunları geceleri daha yoğun yaşayabiliyorum, kendime çok çok daha fazla vakit ayırabiliyorum, sabah gördüklerimi, yaşadıklarımı, çalıştıklarımı daha etkili biçimde devam ettirebiliyor ve düşünüp analiz edebiliyorum. Tüm gece sadece benim. En azından böyleydi. Artık gecenin yalnızlığını eskisi kadar sevemiyorum, sabah olmasını isteyecek sebeplerim var. Güneşin doğuşu farklı anlamlar ifade ediyor bana. Ne hoş ki sabahın huzurunu da görebiliyorum artık. Güneş batmadan önce hayat benim için bir kargaşadan farksız tam anlamıyla bir kaos iken şimdi orada bir yerde huzurun olduğunu görebiliyor bunu yaşayabiliyorum.

Bilmiyorum belki eskisi kadar gizlenmeye, gecenin karanlığına saklanmama gerek kalmadığı içindir. Bunları anlatıyorum. Bunların ardından geceyi artık sevmiyorum diyemem hala çok seviyorum fakat güneşi ve aydınlığı da seviyorum artık. Bir parçayı değil hayatın tamamını sevebilir hale geldim. Daha mutluyum.