23 Ekim 2016 Pazar

Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım.

Bir Gün Daha

Uyu, uyan, uyu, uyan, uyu ve öyle kal.
Günler geçiyor, zamanı tutmak imkansız. Fakat seni tutmak bundan da öte. Kurtulmak güçleşiyor, bu bağ anlatamam nasıl hissettiriyor. Sana desem ki şuna benziyor hissettiğim acı, duygu, hiç bir kelime bulamam bunu ifade etmeye. Uyuyup uyanıyorum. Değişen hiç bir şey yok, tek bir şey yok. Yine günler geçiyor, yine zamanı tutamıyorum. Takvime baktığımda yaşamayı unutalı çok olmadı, asırlar gibi sanki. Kavuşmanın özlemi, kuruyor ellerim, dudaklarım. Günler geçti, haftalar, aylar yine tutamadım seni. Hayret ediyorum bazen, gerçeğin özünde inanamadığım bir gariplik var. Tüm mantığın ötesinde, göremediğimiz tek bir şey var gibi. Tutarsız insan doğası, ne istiyoruz ki biz? Tek bir gerçeğin kölesi olmaktan mı korkuyoruz, özgür deli ruhumuz. Mutluluktan kaçmak niye tam dibinde ve bizi kovalıyor. Fazla kolay olduğu için mi acaba? Tatmin vermiyor belkide. Zamanın bize kazandırdığı tek şey güzel hatıralar olamaz. Neden bir kaç hatıra ile yetinmek? Daha fazlası için yine günler geçiyor, zamanı ben tutamıyorum, sen, biz, hiçbir insan. Belki mutluluktan kaçarak zamanı kovalamaktır asıl tatminsizliği yaratan. Sonunda hepsi boşa gidiyor, elinde hiç bir şey kalmadığında nasıl tatmin olabilirsin ki. Tatmin edindiğin herhangi bir şey ile kazanılmaz mı? Keşke bu sonsuz eziyetimi tekrar bitirebilsen, keşke tekrar ruhuna dokunabilsem. Şuan sadece uyuyabilirim.

25 Temmuz 2016 Pazartesi

?

Sanırım mutluluk düşündüğümüz gibi değil. Gülümsemek, iyi hissetmek, huzurlu olmak, enerjik olmak veya ben mutluyum dediğinde hissettiğimiz gibi değil. Mutluluk bunları hissedebilmeye hazır olmak olumlu hisleri  hissedebilme durumu sanırım. Mutluyken insan üzüledebilir, depresyondada olabilir. Yada ben farklı bir duruma farklı bir isim veriyorum bilemiyorum.

Fakat şuan tam olarak böyle hissediyorum. Mutlu hissetmek için ne yapsam hissettirmiyor. Normal şartlarda mutlu hissederdim evet. Şuan sadece durabiliyorum. Ne mutlu olabiliyorum, ne gücüm var. Sanırım kendimi adayacağım birşey gerekli devam edebilmem, mutluluk formuna girebilmem için. Bunu arıyorum fakat bulamazsam devam etmenin anlamı yok sonum resmen gelmiştir.

15 Temmuz 2016 Cuma

Istedim Fakat..



" Eğer bir bardak suya, bir avuç dolusu tuz atarsanız, o su içilmez olur. Ama bir avuç tuzu bir nehre atarsanız, insanlar hala o sudan içip, yemek pişirebilirler. Nehir kocamandır, kabullenme ve dönüştürme yetisi vardır. Kalbimiz küçükse, anlayışımız ve merhametimiz limitlidir, ve acı çekeriz. Diğer insanları ve hatalarını kabullenemeyiz ve değişmelerini bekleriz. Ancak kalbimiz büyüdüğünde, böyle şeyler bize acı çektirmez. Çok fazla anlayış gösterebiliriz ve diğer insanları kabulleniriz. Onları oldukları gibi kabullendiğimizde, değişim şansları da olur. "


Daha çok küçükken uzakdoğuya, felsefelerine, dinlerine ilgi duydum farklıydı. Bende anlamak istedim o an anladığımdan daha fazla, şu an anladığımdan daha fazla, herhangi birinden daha fazla. İnsanların göremediklerini görmek istedim, insanların sevemediği gibi sevmek.


Evet sevmek istedim tüm önyargılardan, tüm korkulardan ve insanın görüşünü kapatan o sisin kaybolmuşluğuna kapılıp kelimenin tam anlamıyla saçmalamaya sebep olacak durumlara kapılmadan, saf, olduğu gibi, saf bir sevgi. Öyle saf olsun istedim ki, ne bir yalan ne bir samimi olmayan davranış. İstemediğim herşeyi söyleyebilmek istediği herşeyi söyleyebilsin istedim. Talep edelim istedim. Kızalım istedim. Küselim istedim. Sarılalım istedim. Barışalım istedim. Tartışalım, gülelim, bağıralım istedim. Hayatımda yaptığım tüm hataları telafi edebileyim tek bir kişi ile istedim. Hep saklandım, kandırdım. Bir kerede herşeyimi göstereyim, herşeyimi vereyim istedim. Doğru olan bu gibiydi. Kalbim kocaman, sınırsız sevgim, sabrım var. Bunu sunabileceğim bir kişi bulabildim. Bende inandım, kendime ve ona zaman tanıdım.


Fakat o gitti. Tüm bunları yaparken salak gibi davrandım, istediğim şeyi biliyorum ve buna ulaşmak için yaptıklarım tam saçmalık. Hayatın en saçma tepkilerini hakediyor olmam elimdeki tek şey. İnsan kendinden kaçamıyor.

7 Mayıs 2016 Cumartesi

Umut ve Korku


Her zaman bir umut vardır. Herşeyi kaybettiğiniz, yapacaklarınızı unuttuğunuz, amaçsız hissettiğiniz anda bile öyle bir an vardır ki ayağa kalkarsınız. Ve ayağa kalktığınızda yürüyebildiğinizi hatırlarsınız, dokunduğunuzda hissedebildiğinizi hatırlarsınız ve görebildiğinizde sonsuz gökyüzünü pes etmenin saçmalık olduğunu anlarsınız. Unutmak saçmalıktır, en kötü yaşanmışlıkları bile. Inanmamak saçmalıktır, en umutsuz hayallere bile. Beklememek saçmalıktır dönmesini istediğin her neyse. Ve en büyük saçmalık olumsuz ihtimali düşünüp bırakmaktır.

Korku insanın en güçlü silahıdır, korktuğunda kaçmak aptallıktır. Korktuğunda ayılırsın ve daha temkinli olursun bu güdüleri kullanıp savaşman gerekir. Hayatın boyunca her zaman savaşman gerekir. Kendinle ve diğerleriyle. Hayat senin yaşadığın kadardır.

22 Mart 2016 Salı

Sonsuz


Sonsuzluğa inanıp gerçeklerle yüzleşmek. Korkunun büyüklüğü ve bilinmezliğin gerçekliği hakkında pek bilgim yoktu. Direçli ve güçlü iken bunun birden yok olabileceği, gerçekmiş. Ve hayatın cilvesi ayakta durabilmek için arkanı birşeye dayadığında birden kaybolmayacağına emin olamazsın, buna inanmamalıyız inanırsak düşeriz. Düşeriz ve düşmek düşündüğünüz gibi değil. Hayatın o bataklık gibi zemini sizi çeker kalkamazsınız ve hayat boğmaya başlar hayata bu denli bağlı olmamızın sebebide bu siz ona tutunmazsınız o size tutunur. Demem odur ki ayakta durmak için çabalamazsanız tüm ruhunuzla direnmeniz gerekir ayakta durmayı bırakıp kolay geleni yapıp yaslandığınızda düşersiniz ve kalkmak imkansıza yakındır. Aynı zamanda imkansız sadece bir zorluk derecesidir, kelime anlamıyla imkansız diye birşey yoktur.


6 Temmuz 2015 Pazartesi

Mesafe

Uzakta olması çok yorucu ve buna bağışıklık kazanmak zorunda olmak. Mantığa çok rahat oturmasına rağmen tecrübe edilmeden üstesinden gelinememesi ayrı bir mesele ki bu da oldukça iğrenç. Belki hiç üstesinden gelinemeyecek, sürekli tekrar edilecek bağışıklığı olmayan bir his bu. Bir yanı tatlı bir yanı acı dolu. Biliyorum, hissediyorum.



Uzaklıktan kastım tabi ki yol mesafesi veya zaman mesafesi değil belirli sebeplerle ulaşılmazlık. Telefon nereye kadar ki o bile kısıtlı. Absürd kısmı daha zaman bile geçmedi bu kadar hızlı bu duruma girmek cidden yetenek ister sanırım. Bir çok konuda yeteneksiz olan ben bu konuda yetenekliyim sanırım. Kendimi küçümsemeyi veya kendimi övmeyi hiç sevmem fakat ikisini aynı anda yapmış bulundum izninize sığınarak. Yazımın sebebi biraz iç dökmekti ve pek beceremedim, ilk defa bir yazımda açık açık herşeyi anlatmak istiyorum. Kişiler ve olaylar ile. Fakat bunu yapmayacağım aşikar. Şu an hissetmekte olduğum sıkışmış üzüntü durumu yazın ortasında üşümeme sebep oluyor, ta ilk andan beri bunu hissettim.. Ağlamaklı olmaktan da tiksinirim.

Tüm bu sizin okuyamadığınız yaşadıklarımdan çıkardığım şey ise sevdiğiniz biri gittiğinde süresi yeri önemsiz üzerine basarak söylüyorum "gittiğinde" gelen üzüntü kaçınılmaz. Bu his sevdiğiniz kişi döndüğünde haz o yokken ise acı ve çökmüşlük olarak geri dönüş yapıyor. Dikkat edilmesi gereken ipuçları ise pek sahip olmasam bile sakın gidecek sevdiğinizi gider ayak üzmeyin. Sevdiklerimizi üzeriz onlarda bizi üzer saf mutluluk yoktur fakat bunu giderayak yapmayın, kendimi suçlamakla birleşince yaşadıklarım.. Kırıcı gerçekten çok kırıcı, salakmışım biraz. Hüzün kaçınılmaz ve kaçınılmaz olduğu kadar ilginç. Acı ve tatlı içinde hüznün.

23 Mart 2015 Pazartesi

Ay ve Güneş


Geceleri daha çok sevdiğimi düşünürdüm. Daha aktif olduğum, daha huzurlu olduğum için sanırım. Bu sessiz zamanlarda daha rahat düşünüp daha üretken olabiliyorum evet. Fakat gecelerim son zamanlarda inanılmaz yorucu geçiyor, bir şeyin eksikliğiyle geçiyor.

Hayatımın çoğunu yalnız hissederek, bundan keyif alarak ve bundan gurur duyarak geçirdim. Çevremde insanlar oldu çok fazla insan oldu, asla kendime tamamen yaklaştırmadım. Bu davranışımda biraz korunma güdüsü biraz yeterlilik hissi vardı sanırım. Ailem bunların dışında tabi ki fakat onlara karşıda biraz gizli kaldım hep. Tüm bunları geceleri daha yoğun yaşayabiliyorum, kendime çok çok daha fazla vakit ayırabiliyorum, sabah gördüklerimi, yaşadıklarımı, çalıştıklarımı daha etkili biçimde devam ettirebiliyor ve düşünüp analiz edebiliyorum. Tüm gece sadece benim. En azından böyleydi. Artık gecenin yalnızlığını eskisi kadar sevemiyorum, sabah olmasını isteyecek sebeplerim var. Güneşin doğuşu farklı anlamlar ifade ediyor bana. Ne hoş ki sabahın huzurunu da görebiliyorum artık. Güneş batmadan önce hayat benim için bir kargaşadan farksız tam anlamıyla bir kaos iken şimdi orada bir yerde huzurun olduğunu görebiliyor bunu yaşayabiliyorum.

Bilmiyorum belki eskisi kadar gizlenmeye, gecenin karanlığına saklanmama gerek kalmadığı içindir. Bunları anlatıyorum. Bunların ardından geceyi artık sevmiyorum diyemem hala çok seviyorum fakat güneşi ve aydınlığı da seviyorum artık. Bir parçayı değil hayatın tamamını sevebilir hale geldim. Daha mutluyum.

30 Kasım 2014 Pazar

Şaşkın


Zaman zaman unutulmuş bir koridorda bulursun kendini, Yalnızlık, sıkışmışlık haddini aştığında yeni duygular getirir sana ve artık çıkmaz istemezsin bir şekilde garip bir şekilde. Ta ki biri seni çıkarana kadar, kurtulmak istemeden kurtulma planları yaparken biri tutar ve çeker oradan seni. Mucizevi bir şey olduğunu düşünüyorum bunun, hakkı verilemeyecek bir şey. Zaman zaman tanrının bir lütfu bile denebilir. Tamamen rasgele ve öngörülmesi o an ki duygular ile imkansız duygular. Tanrım sarılmak insana böyle hissettirir mi diyor insan. Tüm kafada dönüp duran vahşi akışı dindiren, huzuru sağlayan birşey bu. Zaman kavramının işlemediği yegane yer burası.

6 Ekim 2014 Pazartesi

Geçmek Bilmez

Kaçabildiğim zamanlar oldu tabi. Uzun uzun düşünmekten çakılı kaldığım zamanlar da oldu. Geç kaldığımda oldu bir çok defa. Şu an ilkinden uzak diğerlerine çok yakın bir yerdeyim. Bir karar vermem gerekiyor çok yakında ama tanrı biliyor ki ellerimi titreten, sözcüklerimi birbirine sokan, çözümsüz bir sorudan bile daha tehlikeli olan bu karar özünde basit, çok basit. Bu korku bu kararsızlık, kararsızlık ta değil saf bir endişe bu alıkoyan. Tanrı ile beraber bunu bilmem çok garip. Hani bilmediğin şeyden korkardın? Gördüğün, anladığın zaman korku kalmamalı. Acı, çaresizlik, pişmanlık gibi kötü diyebileceğimiz duygular kabul edilebilir fakat bu hissettiğim korku neden geçmek bilmez? Pekala kafam karışık olma ihtimali de çok büyük.